Jet Sosyete ve Zaman Yolculuğu: Yeni Yılı İki Kez Karşılama Fırsatı
Bu hafta, jet sosyete mensuplarıyla dolu bir uçak, 2025’in ilk saatlerinde havalanarak 2024’ün son anlarını da yaşama imkanı sundu. Cathay Pacific’in CX880 sefer sayılı uçuşu, 1 Ocak 2025’te yerel saatle 00.21’de Hong Kong Uluslararası Havalimanı’ndan havalandı. Uçuş, 31 Aralık 2024’te yerel saatle 20.33’te Los Angeles’a iniş yapmadan önce tam 12 saatten biraz daha fazla sürdü.
Neyse ki, bu ilginç olay, uçağın bir tür zaman yolculuğu yapmasından çok, zaman dilimlerinin ve özellikle de Pasifik Okyanusu’nu kat eden Uluslararası Gün Çizgisi (UGÇ) sayesinde gerçekleşti. UGÇ’yi batıdan doğuya geçtiğinizde, takvim günü bir gün geriye düşer. Bu durum, uçuşların yerel saate göre havaalanından ayrılmadan önce daha önceki tarihlere inmesini mümkün kılar.
Ancak bu etkiyi görmek için her zaman UGÇ’yi geçmek gerekmiyor. Örneğin, Air France, 1 Ocak 2000’de yerel saatle 01.00’de Paris’teki Charles de Gaulle Havaalanı’ndan kalkan ve 31 Aralık 1999’da yerel saatle 23.00’te New York’taki John F. Kennedy Havaalanı’na inen bir Concorde uçuşuyla milenyumu iki kez kutlama fırsatı sunmuştu. Uçak, süpersonik hızlarda uçarak daha erken saat dilimini etkili bir şekilde “kovaladı” ve yerel saate göre Dünya’nın dönüşünü geride bırakacak kadar hızlı hareket edebiliyordu.
Uluslararası Gün Çizgisi, genel olarak kabul görmüş bir kavram olmasına rağmen, yasal bir statüye sahip değildir. Ülkeler, gözlemledikleri tarihleri seçme konusunda tamamen özgürdür. 180. meridyen, Rusya’nın uzak doğu ucu ve bazı Fiji adaları gibi birkaç kara kütlesinden geçmektedir; ancak bu topraklarda görünmez çizgiyi geçmek, takvim günleri arasında atlama yapmanıza yol açmaz.
Bu durum, zaman dilimlerinin ve takvimlerin aslında büyük oranda insan yapımı olduğunu hatırlatıyor. Zamanı takip etmek için kullandığımız bu yapılar, Dünya’nın dönüşü ve yörüngesi gibi astronomik olaylara dayansa da, seyahat planlama ve uluslararası iletişimi standartlaştırmak için ayarlanmış ve uyarlanmıştır. Ancak zaman takibinin fiziksel boyutları düşündüğünüz kadar somut ve sabit olmayabilir. Örneğin, Dünya’nın dönüş hızı, Ay ve gezegenimizin kütle dağılımı tarafından etkilenebilir; bu da günlerin 24 saatten birkaç mikrosaniye daha uzun veya daha kısa olmasına neden olabilir. 1972 ile 2020 yılları arasında, ortalama bir günde yaklaşık 3 milisaniye kaybetti. Ancak son dört yılda günler giderek uzamaya başladı ve bunun nedenini henüz tam olarak bilmiyoruz.